Daha fazla hava durumu tahmini: İstanbul da 15 günlük hava durumu

Yeşilçam’dan En Zengin Çocuk Rolündeki 10 ünlü

Malumunuz üzere Yeşilçam’ımızın en bilinen klişelerinden biri zengin kız fakir oğlan ya da fakir kız zengin oğlan aşkıdır. Bu gibi sınıf çatışmasının yaşandığı aşkta ikilinin en büyük engeli zengin bireyin fabrikatör babası ya da koket anası tarafından istenmemektir. Yaşına başına pişmaniye olmuş saçına bakmayan zengin ebeveynler fakir kız ya da oğlanı para ile satın almaya çalışır. Ama çoğunlukla fakir ama gururlu bireyden beni parayla satın alamazsınız ayarı yiyince utanmadan entrikalar çevirip birbirini seven iki genci ayırmak için her türlü zalımlığı yaparlar. Zalım ebeveynler ve onlara can veren psikopat senaristlere rağmen filmin sonunda yapımcının şunları kavuşturun da film mutlu sonla bitsin ısrarı sayesinde kavuşan biri zengin öbürü fakir genç muradına erer. İzleyici de filmin mutlu sonu sayesinde kısa süreli bir tatmin yaşayıp rahatlar ama bizim bahsettiğimiz zengin çocukları Yeşilçam’a klişe olmuş sevdiği kız uğruna babasının mirasını reddeden zengin çocuğu değil. Kibar Feyzo’nun da dediği gibi böylem puşt gibim ibne gibim bişey. Öyle böyle değil senaristin kaleminden ibret olsun diye mi çıkmıştır nedir? Bazıları kötülük konusunda öyle karikatürize ki, insan izledikçe cidden hayret ediyor.

Bence 60’larda Ayhan Işık’lar Cüneyt Arkın’larla zirve yapan zengin oğlan fakir kız aşkı yüzünden çita öyle yükseldi ki, hayallere kapılıp mahallelerindeki erkeklere burun kıvıran genç kızlar evde kalıp erkekler de kız bulamayınca ülke çapında kimse yuva kuramadı. Aile kurumunda yaşanan bu hazin deprem yüzünden ülke nüfusu tehlikeye girince Başbakanın talimatıyla devreye giren Aile Bakanı Yeşilçam yapımcılarını bakanlıkta toplayıp fakir erkek iyidir kahrolsun zengin erkek konulu film yapılması talimatını verdi. Yoksa sinemamızda bu kadar saçma ve karikatürize Erkan’lar, Oktay’lar, Orhan’lar türemezdi. 

Orta Direk Şaban’ın tüm spor dallarında şampiyon olan fakat sevdiği kız kaçırılınca birden tabansızlaşıveren Erkan’ı


Orta Direk Şaban’ın zengin çocuğu Erkan tam bir kötü çocuktu. Zamlara karşı hayat mücadelesi veren Şaban’ın aşık olduğu kız Bahar’la arasındaki en büyük engel olan Erkan, sarı çıyan olmasının yanında tam bir Ruşen amcanın oğlu Sedat’tı. Her çocuğun kabusu olan elinden her iş gelen uyuz akranın sinema perdesindeki karşılığı olan Erkan’ın madalya kazanmadığı spor dalı yoktur. Baba parasıyla rahat hayat yaşadığı ve güzeller güzeli Bahar’ı kaptığı yetmiyormuş gibi atletik vücuduyla orta direk Şaban’ın balkon göbüşünü de üzen zalım Erkan, Adnan Kaşıkçı’nın bir araba dolusu korumasını tek başına devirecek kadar cengaver olmasına rağmen filmin sonunda sevgilisi fidye için kaçırılırken kılını bile kıpırdatmamasıyla hafızalarda yer etmiştir. Erkan başından beri karikatürize bir karakter olduğu için bu absürt karakter çizgisi izleyiciyi şaşırtmıyor. Çünkü gerçek hayatta dekatlonda yarışan bir atletin aynı zamanda basket takımında olup üstüne bir de yelken ve karatede başarıdan başarıya koşması ama aktifte bir gece hayatının olması dünyaya düşen meteorun sizi öldürmesi ile aynı olasılığa sahip.

 Aile Şerefi’nin pedagojik eğitim sınavında bir çocuk nasıl yetiştirilmez sorusuna verilecek tek cevabı olacak nitelikteki Oktay’ı


Aile Şerefi Türk sinemasının başarılı oyuncularını içinde barındıran başarılı bir dram olmasına rağmen sosyal medyadan sözlük camiasına kadar filmin akılda kalan tek üyesi zengin piçi Oktay’dır. Oktay’ı kısaca analiz etmek gerekirse annesiz büyümüş ve zamanında yokluk çekmiş babası tarafından aşırı şımartılmıştır. Oktay’ın babası fabrikatör Fehmi bey, evinin havuz başında verdiği çiğköfte partisinde, çiğköfteden yemek isteyen sosyetik arkadaşının eline vurur. Çünkü oğlu gelmeden yemek başlamayacaktır, bunun üzerine arkadaşları oğlunu fazla şımartıyorsun diye tepki verir. O zaman Fehmi beyin geçmişinden Oktay’ın neden böyle ibretlik bir şımarık olduğu anlaşılır. Oktay yaşındayken yaşamayıp süründüğünü söyleyen Fehmi bey, oğluyla ilgilenip onu hiçbir şeyden mahrum etmemek için karısı ölünce evlenmemiştir. Kendi gençliğinde yaşadığı yoksunluğu oğlu Oktay’a varını yoğunu vererek tatmin etmeye çalışır. Ben Fehmi oğlumu yaşatacağım demesinin sebebi bile zamanında kendinin hiçbir şey yaşayamamasında gizlidir. Fakat yaptıklarıyla oğlunun kişiliğinin oluşmasını engelleyen Fehmi bey, belki de hayatında en değer verdiği varlığın sonunu da sevgisiyle hazırlamıştır. Oktay’ın yaptığı kaza hepimizin malumu, sucu Rıza’nın küçük oğlunu sakat bıraktığı yetmezmiş gibi bir de çocuğun ablası Zeynep’e musallat olur. Kızın peşinde dolanmasının sebebiyse onun çevresindeki kızlardan farklı olarak kendisini reddetmesidir. Saplantı haline getirdiği kızı elde edemeyince çocuk gibi ağlayarak babasına giden Oktay, sanki oyuncak ister gibi babasına al o kızı bana baba der. Yani bu şartlar altında ben Oktay’a kıl bile olamadım. Bence bu filmin üç kurbanı vardı: sakat kalan Murat, Zeynep ve Oktay. Yetişkin bir erkek bedeninde beş yaşında bir çocuk barındırıyordu Oktay, yaptığı kaza yüzünden polisler kapıya gelince babasıyla yaptığı konuşma sahnesine bakın ne demek istediğimi anlarsınız. Yaşşa aslan babam nedir ya? Kaç yaşına gelmişsin kendi sorununu sen çözemiyor musun oğlum?

Batsın Bu Dünya’nın zeytin ağacı incir ağacı demeden dal budak arasından karı kız dikizleyen ırz düşmanı Ferit’i


Yer bir sahil kasabası, kasabanın zenginlerinden Şakir bey fabrikatör Fehmi beyden farklı olarak para kazanmaktan oğluna ilgi gösterecek vakit bulamamış. Hatta adam oğlunun yüzünü görmeye filan katlanamıyor, garanti çocukken bile oğlu Ferit’i eldivenle filan seviyordur Şakir bey. Filmin başından anlarız ki Ferit sorumsuz öküzün tekidir, çarpıp sakat bıraktığı gencin ağabeyleri evini basıp bunu sille tokat döverler. Tam bıçakla bunun çükünü keseceklerken Orhan ve arkadaşları yetişir. Hani Orhan ve elemanları acık geç kalsa da adamlar Ferit’i hadım etse Orhan’ın başına hiç dert açılmayacak aslında. Orhan allem edip kallem edip Ferit’in çarptığı adam ve kardeşlerini Şakir beyle konuşmaya ikna eder. Şakir bey de yüklü bir çekle adamları ikna edip oğlu yüzünden mahkemelik olmaktan kurtulur. Aslında Şakir beyin tek derdi gelecek mebus seçimlerinde aday olmak olduğu için adını skandaldan kurtarmaktır. Ama adamda Ferit gibi bir oğul varken bu ne mümkün? Yaşadıklarından zırnık ders almayan lavuk gider kahyanın kızı Seher’e tecavüz eder. Şakir bey gene kesenin ağzını açıp para ile oğlunun skandalını örtbas eder ama bu seferki o kadar basit değildir. Kahya bey namusu kirlenmiş kızı Seher’in namusu temizlensin ister. Şakir de oğlunu kahya kızıyla evlendirmek istemez skandalın üstü kapansın diye yanına çağırttığı Orhan’a çeşitli duygu sömürüleri yaparak Seher’i almaya ikna eder. Orhan, bu evliliğe razı olduğu için kasabalıyı geçiniz anası tarafından bile horlanır. Öte yandan garibim Seher’in durumu daha kötüdür, Orhan’ın evinde sığıntı gibi yaşadığı yetmiyormuş gibi Ferit’in tacizleri de devam eder. Kızın evine bohçacı ile mücevher göndermekten tut kasaba meydanında motorcu çetesiyle kızı sıkıştırmaya kadar her türlü pisliği yapmaya çekinmez. Sonunda Seher’e ikinci defa tecavüze yeltenen Ferit, mahalleli tarafından dövülür, mahalleliden arta kalan kısmını da Orhan ekmek teknesinin direğine asar.


Derbeder’in asker arkadaşına bile yamuk yapmaktan çekinmeyen para için karısını peşkeş çeken evladına şefkat göstermeyen Tarık’ı


Ay bu cidden arabesk senaryonun abukluklarına kurban gitmiş bir zengin çocuğuydu. Annelerimizin en nefret ettiği film karakterleri listesinde en üst sıralarda yer alan Tarık, asker arkadaşı Ferdi’ye askerliğinden beri asalak gibi yapışmıştır. Askerlik yıllarında da nöbetlerini Ferdi’ye tutturan beleşçi Tarık’tan yardım isteyen Ferdi, aldığı cevap karşısından dötün dötün bu elemandan uzaklaşmadığı için ağır saflık yapmıştı. Listedeki zengin çocukları içinde en doğru sözlü olan da Tarık’tı bu arada. Şöyle ki Ferdi, senin çevren geniştir bana bir iş bulsan dediğinde Tarık, ay kanki babamla da aram bozuk, o olmadan da kimse beni adam yerine koymaz diyordu. Yani baba parasıyla beslendiği için babasının uydusu bir zengin bebesi olduğunu kabul ediyordu Tarık. Neyse efem babası bu sığırdan adam olmayacağını anlayınca dımdızlak ortada bırakıyordu. Bu da hemen askerlik zamanında paraziti olarak yaşamaya alıştığı Ferdi’nin ünlü bir şarkıcı olduğunu öğrenip onun çalıştığı gazinoya gidiyor. Gazinoda tanıştığı assolis Sevda’ya da sarkmayı ihmal etmeden Ferdi’yi bir güzel söğüşlüyor, elinden parasını filan da alıyordu. Asalaklığa iyice alışan Tarık, Ferdi’ye ait olan şeylere hastaca bir zevk mi duyuyor nedir? Parasını söğüşlediği yetmiyormuş gibi bir de adamın çocukluk aşkıyla evleniyordu. Ferdi’ye yaptığı bu son yamuktan sonra Ferdi tarafından silinen Tarık, bu seferde kayınbabasının iliğini kemiğini kurutuyor, adamın kötürüm olmasına yol açıyordu. Paralar bitince karısını Ferdi’ye peşkeş çekmekten bile çekinmeyen Tarık, ibretlik duruşuyla izleyicinin tahammül sınırını zorlarken senariste sormak istediğimiz tek bir soru var? Neden, neden böyle bir karakter yarattın abicim?

Öksüzler’in el kadar sıpayla kırbaçlı fantezi yapma derdindeki Şişko Nuri’si


Zengin çocuklarının ergenlik versiyonunu temsil eden şişko Nuri, parasıyla her şeyi satın almaya alışan zengin çocukları klişesini elbette ki bozmuyor. Ölçseler bir bacağıyla aynı kiloda gelecek minik sıpanın sırtına binmeyi planlayan şişko Nuri, hayvan eğer kendini taşıyamazsa onu kırbaçlamayı planlıyor. Aşırı yemekten beyin kıvrımlarının kol böreğine dönüştüğünü düşündüğümüz şişko Nuri’ye tek bir sorumuz var! O sıpa seni nasıl taşısın? Bi de kırbaçla dövecekmiş, değil kırbaç gemici halatıyla dövsen o hayvan seni taşıyamayıp altında can verir. Hayır sen sıpayı taşıyacaksan ona bir şey demiyoruz tabi, sonuçta herkesin hayatı kendine.

Gurbet Kuşları’nın evlilik vaadiyle kız kandırıp kötü emellerine alet eden Orhan’ı


Gurbet Kuşları zaten başlı başına Anadolu’dan gelen yoğun göç kervanı yüzünden yaşanan çarpık kentleşme ve köylünün ülke gelirine verdiği tarımsal payın düşmesi yüzünden yaşanan ekonomik sorunlar ortadan kalsın diye bizzat devlet eliyle mi çekilmiştir nedir? Maraş’tan göçen ailenin başına gelmedik felaket kalmaz. Önce dolandırılırlar, sonra rakipleri Rum tamircinin aşüfte karısı ailenin saf oğlunun ayağını işten keser ve tamirci dükkanı batar. Büyük oğlan pavyondaki bir dansöze kapılıp evinin yolunu unutur, tıbbiyeli küçük oğlan ailesinden utanır. Ailenin küçük ve tek kızı ise mahallenin fingirdeği tarafından kandırılıp zengin muhitin çapkın beylerine peşkeş çekilir. Zengin muhitin efendi görünümlü çakalı Orhan, görür görmez beğendiği genç kızın saf ama namuslu olduğunu çakar çakmaz namuslu delikanlı ayağına yatıp kıza yem atmaya başlar. Tabi bu yemlerin en büyüğü ve en etkilisi de evlilik ve pembe panjurlu yuvadır. Bu konularda temiz yüzünün de avantajıyla başarılı olan Orhan amacına ulaşınca Fatma’yı ışık hızıyla terk eder. Ailesini maddi yönden yıkıma uğratan ağabeyleri hiç utanmadan namus bekçisi kesilip kızı öldürmek ister. Ağabeylerinin korkusundan kötü yola düşen Fatma, onun yüzünden ölmüştü ama garanti Orhan başka avların peşindeydi. Özellikle Yeşilçam’ın ahlak polisiyle işbirliği içinde yaptığı sözde kızlar filmindeki Behiç karakteriyle de çizgisini koruyan Önder Somer, bebeksi yüzüyle genç kızları ağına düşürme konusunda bir Yeşilçam ekolüydü.

Acı Hayat’ın kardeşiyle iddiaya girip parasıyla sevgili yapma derdindeki Ender’i 


Birbirini seven fakir kız ve oğlanın evliliğindeki en büyük engel parasızlıktır. Fakir kız sevgilisini ne kadar sevse de zengin hayat özentisinden vazgeçemez. Bu sırada karşısına ona zengin hayatın kapılarını açacak zengin bir genç çıkar. Fakir kız bir anlık yanılgıya düşerek zengin genci seçer ama aklı hala fakir gençtedir. Fakat fakir genç, fakir olduğu kadar da gururludur ve sevgilisi köpekler gibi pişman olsa da onu tekrar kabul etmez. Metin Erksan’ın parasızlık döneminde çektiği film yönetmenin en fazla gişe yapan filmi olmuştur. Aynı zamanda kültte olan Acı Hayat seksenlerde arabeskçiler, doksanlarda arabesk fanteziciler tarafından yeniden çevrilmiş. İki binlerin başında Tuba Büyüküstün’ün adını duyurmasına yol açan dizi Ihlamurlar Altında da Acı Hayat’ın yeniden çevrimlerinden biridir. Son olarak Kenan İmirzalıoğlu’nun dizi versiyonunda oynadığı Acı Hayat’ın senaryosunun artık yapımcılar tarafından rafa kaldırılması Türk dizi ve sinema sektörü için hapsolduğu bir cendereden çıkmak olacak. Zaten asıl filmden sonra neredeyse altı tane çevrimi olan film ve dizilerin hiçbirisi ilkinin kalitesine yaklaşamadı. Bunun en büyük sebebiyse Ekrem Bora’nın oynadığı Ender karakterinin arabeskçiler dönemi çekilen tekrarlarında karısını peşkeş çekecek kadar karikatürize edilmesi, arabeskçi fanteziciler de daha beter hale getirilmesi, dizi sektörü tarafından saplantılı bir psikopata ya da aşırı naife dönüştürülmesi. Birincisi Ekrem Bora’nın oynadığı ilk Ender, çapkın ve karşısındaki insanı iddia konusu edecek kadar karaktersizken, Nermin’e gerçekten aşıktı. Hatta filmi izleyenler zenginlik meraklısı, gözü parayla hemen boyanıveren Nermin’dense Ender’le Mehmet’e daha çok acıyor. Çünkü ikisi de Nermin’e aşık, biri intikam hırsıyla yansa da Nermin’i seviyor, diğeri ise kendisini değil parasını sevdiğini bildiği halde Nermin’den kopmak istemiyor.

Beyoğlu Güzeli’nin el bebek gül bebek büyütülüp pamuklara sarılı yaşatılan Ferit’i 


Tarık Akan’ın, Tatlı Dillim ve Ah Nerede filmleri listenin işe yaramaz, çapkın gençleriyle daha uyumlu olsa da ben Beyoğlu Güzeli filmindeki zengin çocuğu tiplemesini sırf diğerlerinden farklı olduğu için bu listeye dahil ettim. Çünkü Beyoğlu Güzeli’nin Ferit’i listenin tamamından farklı. Bir kere Ferit tıp eğitimi alıyor ve oldukça efendi bir çocuk. O kadar efendi ki, arkadaşı bile hoşlandığı kızla buluşmaya giderken ayağını kırdı diye kıza haberi Ferit ile gönderiyor. Çünkü kıza asılmayacak tek arkadaşı Ferit, hatta bir kız onu dövdü diye arkadaşları arasında olay oluyor. Çünkü Ferit asla bir kıza asılmaz, kız ona asılır ama Ferit başını kaldırıp bir dişiye bakmaz. Hatta ilk anlar Alev’in karşısında konuşmakta bile zorlanır, utangaçtır çünkü. Öte yandan Ferit’te tıpkı diğer zengin çocukları gibi hayatın zorluklarından habersizdir, hayatın kendi muhitiyle sınırlı olduğunu sanan Ferit babasının ne iş yaptığını soran Alev’e gemileri, birkaç da fabrikası olduğunu söylüyor sanki çok normalmiş gibi. Bak Feritçim servi boylum, normal insanların başka sorunları var. Hayat herkese senin gibi gemili fabrikalı baba vermiyor.

Aşk Mahkumu’nun karı kız düşkünü gece hayatından başını alamayan Orhan’ı 


Bu filmde Kartal Tibet kariyerinin en karakter fukarası karakterine can veriyor. Orhan, zengin babasının fabrikalarına yaslanan, vaktinin tamamını diskolarda veya plajlarda kızlarla harcayan bir genç. Genç dedikse adam otuzuna gelmiş hatta neredeyse kırka yaklaşmış hala baba parasıyla geçiniyor. Evi otel niyetine kullanıp, babası ölünce kendine kalacak fabrikanın yüzüne bile bakmıyor. Sonra uzak bir akraba kızı evleri yandığı ve kimsesiz kaldığı için Orhanların evine geliyor. Yangında korkudan kızın da dili tutulmuş, bu kızcağız Orhan’a aşık olmuş ama Orhan bunun farkında bile değil. Kız da her gece üzüle üzüle bir kalıp Orhan benim farkımda bile değil bi de nişanlısı var diye iki gözü iki çeşme günlük yazıyor. Derken bir gün Orhan, babasının zoruyla bu kızı pikniğe götürüyor. Sahil kenarında piknik yaparlarken Orhan, hazır bu dilsiz diye kıza bıktım valla bu hayattan, evi barkı satıp Bodrum’da sakin bir köy hayatı yaşayacağım tarzı konuşuyor. O sırada kız da denize girmek için elbisesini çıkarınca alkolün etkisiyle Orhan, ulan bu kız ne güzelmiş triplerine filan giriyor. Yani insan biraz utanır, karşındaki kızın güzelliğini bikiniyle kalınca mı anlıyorsun Orhan? Üstelik karşındaki de Hale Soygazi. Ben ekrandaki Kartal Tibet’e Hale hanım giyinikken de güzeldir, ayıp yani derken bir de ne göreyim. Orhan üç plaj sahnesinde de giydiği üç beden büyük korkunçlu mavi donuyla (evet slip mayo bile değil, dondu o) denize doğru koşup kıza saldırır. İşte bu kısım cidden ilginç hatta Yeşilçam tarihinde bir ilk, ilk defa bir esas oğlan esas kıza tecavüz girişiminde bulunur. Yani ben bu kadarını beklemiyordum, sözün bittiği yerdeyiz derken, kızın şoktan dili açılıyor. Orhan yaptığından utanacağına bir de arsız arsız ana dilin çözüldü filan diyor. Kız da atar yapıp evden kaçıyordu filan. Kısacası Aşk Mahkumu’nun Orhan’ı da az zalım oğlu zalım bir zengin çocuğu değildi.

Ölmeyen Aşk’ın yanaşma düşmanı alkolik ve psikopat üyesi Ethem 


Metin Erksan’ın Uğultulu Tepelervari filmi Ölmeyen Aşk’ın Ethem’i kadar psikopat bir zengin çocuğunu Yeşilçam aşığı bu gözler çok gördü. Ama Ethem de cidden nevi şahsına münhasır bir manyaktı. Kız kardeşine aşık olan yanaşma gence etmediğini bırakmayan Ethem, çocuğu tarlada kırbaçlayıp evden kovmuştu. Kardeşini zengin arkadaşıyla evlendiren Ethem babasından kalma serveti kumarda kaybedince kuyruğu dik tutma derdine düşmüştü. Diğerlerine oranla daha gururlu olmasıyla bilinen Ethem, alkolden, kumardan çok çekmiş bir mirasyedi idi. 

Yorum KURALLARI: Hakaret içerici ve kanuni olarak suç teşkil edecek paylaşımlarda bulunmak yasaktır. Sorumluluk tamamen siz ziyaretçilere aittir.

Daha yeni Daha eski

Reklam1

Reklam2

نموذج الاتصال