
Verilere göre, şirketin "niyet bazlı" karbon emisyonu yalnızca 2024 yılında %11 artarak 11,5 milyon metrik tona ulaşmış durumda. 2019 ile kıyaslandığında ise bu artış %51 gibi ciddi bir seviyeye ulaşıyor. Ancak Google’ın “niyet bazlı” hesaplama yönteminin bazı kategori ve hizmetleri kapsam dışı bıraktığı görülüyor. Tedarik zincirindeki belirli alanlar, taşeron faaliyetler veya yemek programları gibi unsurlar bu hesaplamalara dahil edilmediği için gerçek çevresel etkinin eksik yansıtılma riski bulunuyor. Yine de detaylı tablolar, şirketin faaliyetlerinin toplam karbon ayak izine dair daha net bir resim sunuyor.
Yapay zekâ teknolojilerinin genişlemesiyle enerji tüketiminde hızlı bir artış yaşanıyor. Şirket her ne kadar veri merkezlerinden kaynaklanan karbon emisyonlarında %12 oranında bir azalma olduğunu belirtse de, toplam emisyonlar hâlâ yüksek seviyelerde bulunuyor. Bunun temel sebepleri arasında yapay zekâ uygulamalarının işlem gücü taleplerindeki artış ön plana çıkıyor. Daha verimli altyapılar ve yazılım optimizasyonları kısa vadede fayda sağlasa da, bu iyileştirmelerin etkisi artan enerji ihtiyacı karşısında sınırlı kalıyor.
![]() |
Hava Kirliliği |
Rapor, Google’ın iklim hedeflerine ulaşmasını zorlaştıran dışsal faktörlere de dikkat çekiyor. Yapay zekânın hızla yaygınlaşması, enerji politikalarındaki değişiklikler ve sıfır karbonlu enerji teknolojilerinin yeterince hızlı ilerleyememesi, uzun vadeli planlamaları zorlaştırıyor. Ayrıca, bazı bölgelerde düşük karbonlu enerji çözümlerine erişimin sınırlı olması da bu süreci olumsuz etkiliyor. Şirket, bu belirsizliklerin maliyetleri ve uygulanabilirliği doğrudan etkilediğini vurgularken daha esnek stratejilere ihtiyaç duyulduğunu ifade ediyor. Gelecekteki enerji talebinin tam anlamıyla öngörülememesi ise şeffaf ve etkili sürdürülebilirlik planlarını daha karmaşık hale getiriyor.